Ana içeriğe atla

Fahrenheit 451

     Herkese merhaba!

    Uzun zamandır okuduğum kitapları burada sizlerle paylaşmıyordum. 2020'de çok severek okuduğum Fahrenheit 451'i sizinle de paylaşmak istedim.


    Kitap bilim kurgu distopyası. Kısaca konusundan bahsedelim. Kitap teknolojik olarak ileride bir toplumda geçiyor. Duvarlarda dev televizyonlar, deniz kabuğu adı verilen dış dünyadan tamamen uzaklaşmanızı sağlayan kulaklıklar... İnsanlar arasında iletişim olmayan, sorgulamayan ve kitapların yasak olduğu bir dönem!

    Montag isimli bir itfaiyecinin etrafında olaylar gelişiyor. Ancak itfaiyeciler günümüzdeki gibi yangınları söndürmek yerine tam aksine yangın çıkarmaya gidiyorlar. Yaktıkları şeyler ise kitaplar! Ardından Montag bir gün 17 yaşındaki bir kızla karşılaşıyor ve Montag'ın hayatını sorgulamasına neden olacak sorular soruyor. Ardından Montag iş icabı bir yangına daha gidiyor ve kitapları yakılacak olan kadın evden çıkmıyor ve onu da kitapları ile birlikte yakmak zorunda kalıyorlar. Montag hem o kızın soruları ile hem de kitaplar ile yanmayı göze alacak kadar bu kitapların içerisinde ne var diye merak ediyor ve işte aksiyon bundan sonra başlıyor. 

     Kitabın içerisinden beğendiğim kısımları da sizinle paylaşmak isterim.

   ''Hayır, hiçbir şeyden bahsetmiyorlar. Genellikle bir sürü araba veya giysi markası ya da yüzme havuzu firması sayıp, ne güzel diyorlar! Ama hepsi aynı şeyleri söylüyor ve kimse kimseden farklı bir şey söylemiyor. Kafelerde de genellikle espri makineleri çalıştırılıyor ve genellikle aynı espriler yapılıyor veya müzik duvarının ışıkları yakılıyor ve bütün renkli desenler inip çıkıyor, ama bunlar sadece renk ve tamamen soyut. Müzelerde de... Müzeye gittin mi hiç? Tamamen soyut. Artık sadece bu var. Amcamın dediğine göre bir zamanlar durum farklıymış. Çok eskiden bazen fotoğraflar bir şeyler söylermiş, hatta insanları gösterdikleri bile olurmuş.''-Sayfa 51


   ''Herkes ölünce ardında bir. şeyler bırakmalı, derdi dedem. Bir çocuk, bir kitap, bir tablo, inşa edilmiş bir ev veyaduvar, yapılmış bir çift ayakkabı. Veya ekilmiş bir bahçe. Elinin bir şekilde dokunduğu bir şey, öldüğünde ruhunun gideceği bir yer olsun diye; böylece insanlar ektiğin o ağaca veya çiçeğe baktığında, sen orada olursun. Ne olduğu önemli değil, dokununca onu değiştirdiğin ve ellerini çektiğinde  sana benzeyeceği bir şeye dönüştürdüğün sürece, derdi. Çimleri biçen adam orada hiç olmamış gibidir; bahçıvansa bir ömür boyu orada olacak.''-Sayfa 184



    Bendeki bu baskısı için dili çok ağır diye eleştirenler olmuş ancak ben rahatlıkla okudum. İnsanı gerçekten düşünmeye ve sorgulamaya iten bir kitap. Özellikle gelişen ve hayatımızın vazgeçilmezi olan teknoloji konusunda... Ben severek okudum. Size de okumanızı tavsiye ederim.

Bir sonraki postta görüşmek üzere

Hoşçakalın

Işıl Çığırdan


Yorumlar

  1. Derste Uyuyan7 Şubat 2021 07:17

    "İnsanlar arasında iletişim olmayan, sorgulamayan ve kitapların yasak olduğu bir dönem!"

    Bütün insanlığın uyuduğu bir dönemde ışık açıp kitap okuyalım ki uyanıp bizim baktığımız tarafımıza baksın. Oğretmenimiz olarak uykumuzdan kaldırıp önemi olan zamanı doğru ve kaliteli kullanmayı öğrettiniz...

    YanıtlaSil
  2. Derste Uyuyan7 Şubat 2021 07:20

    Blog sayfahızda çok başarılı hocam. Kaitodan selamlar��

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :) İsmini de yazarsan çok memnun olurum :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Farklı Fular Kullanımları

   Herkese yeniden merhaba!    Bahar sanırım bu kez kesin dönüşü yaptı. Böylece sıkıcı montlardan, koyu renklerden kurtulmanın zamanı da artık geldi. Kıyafetlerimizi renklendirmenin zamanı! Bu konuda fularlar kıyafetlerimizi tamamlayan oldukça güçlü aksesuarlar arasında bence.

Lila Hırka

   Herkese yeniden merhaba!   Üzerimdeki hırkayı kimin ördüğünü artık tahmin ettiğinizi düşünüyorum :) Tabi ki biricik anneciğimin ellerinden. Yani aslında bu ikinci anne hırkası postu :)

Pilevneli Gallery Mecidiyeköy

      Herkese merhaba,    Geçtiğimiz pazar günü ziyaret ettiğim Pilevneli Galeri gezisini sizinle de paylaşmak istedim. Aslında Aralık ve Ocak ayında Refik Anadol'un sergisi vardı ve oldukça merak ediyordum ancak yoğun olduğumdan ziyaret etmek için bir türlü fırsat bulamadım.     Geçtiğimiz hafta sonu da ablamla ne yapalım derken Mecidiyeköy'deki Pilevneli Galeriye gidelim dedik. İyi ki gitmişiz biz çok beğendik! Üstelik oldukça fazla eser vardı. Sergi günleri ve saatleri için internet sitelerine bakabilirsiniz. Sözü şimdi sizlere bırakıyorum.     Girişte sizi böyle güzel bir eser karşılıyor. Işıl ışıl :)    Ve galeride yer alan devasa boyuttaki fil! Büyülenmemek elde değil... Bir sonraki postta görüşmek üzere Hoşçakalın Işıl Çığırdan  Instagram:  isilcigirdan Youtu...